
İnsan mı Makine mi? Alfa Kuşağıyla Eğitimi Yeniden Düşünmek
2020 yılında Yeni Kuşak Alfa başlıklı bir yazı kaleme almıştım. Bu yazıda 2011 yılından itibaren doğan çocukların yeni bir kuşak olan alfa kuşağının temsilcileri olacağından bahsetmiş ve bu kuşağı, Hacettepe Üniversitesi Bilgi ve Belge Yönetimi’nin yapmış olduğu bir araştırma çerçevesince ele almıştım. Bu yazı üzerinden beş yıl geçmiş ve bu beş yıl içerisinde hayatımıza giren birçok değişken ile birlikte dünü ve bugünü daha iyi resmetmek ve bahsi geçen bilimsel araştırmanın çıktılarının tutarlılığını gözden geçirmek adına bu yazıyı kaleme alma ihtiyacı duydum.
Hacettepe Üniversitesi’nin araştırma verilerine göz atmadan önce Alfa isminin Yunan alfabesinin ilk harfi olan Alpha’dan geldiğini ve 2011 yılı sonrası doğan çocukların Alfa Kuşağı adı altında sınıflandırıldığını hatırlatmayla başlıyorum.
Araştırma verilerinde alfa kuşağının sanal robot ve hologram arkadaşlarıyla daha iyi anlaşması ve makineleri insanlara tercih etmesi ifadesi yer alıyor. 2020 yılında bu ifade için gelecekte yapay zeka robotlarının bu kuşak tarafından sevileceği ve tercih edileceği öngörüsünde bulunmuştum. Bugüne bakacak olursak yapay zeka hayatımıza nüfus etmiş durumda ve 2011 sonrası doğan bir çocuğun makineyi insana tercih etmesi hiç de imkansız görünmüyor. Sebebine yine araştırmadan ve sahadaki gözlemlerimden hareketle yanıt bulacağım. Bir sınıf ortamı düşünelim. 2017 doğumlu 8 yaşında bir alfa temsilcisi karşısında bir öğretmen hayal edelim.
Öğretmenin karşısındaki çocuk, otoriteyi reddediyor (bu tüm alfalar için geçerli) öğretmen ise otorite kurmak adına statü ve gücü kullanarak öğrenciyi kontrol etmeye çalışıyor. Sonuç tahmin edileceği üzere hüsran. Çocuk anlaşılmadığını, yok sayıldığını hissediyor ve öğretmenin çabalarını görmezden geliyor. Çocuk gözünde, öğretmenin yerini alabilecek bir robotun benzer duyguları yaşatmama ihtimali bulunuyor. Akşam eşiyle tartışmış ve morali bozuk bir şekilde sınıfa giren bunun faturasını çocuklara kesen veya uykusuz kaldığı için asabi olan bir robot hayal edilemez sanırım. Bu arada ben robotu öğretmene tercih etmiyor veya Bill Gates gibi robotların öğretmenlerin yerini alacağını iddia etmiyorum. Ancak, öğretmenin otoriteyi reddeden alfayı otoriteyi paylaşarak yönetebileceğine inanıyorum. Sınıfta yapılacakları en baştan açıklamak, kararları oylamak, çocuklara söz hakkı tanımak yapılabilecekler listesine eklenebilir.
Günümüzde zaman zaman iletişime geçtiğim okul kurucuları ve yöneticiler bana yapay zeka öğretmenin yerini gerçekten de alamaz mı hocam sorusunu yöneltiyor. Özellikle üst kademelerde yapay zekanın öğretmenin yerini alabileceğine yönelik şüpheler barındıran bu sorulara yanıt aramaya çalıştığımda duruma ben de şüpheyle yaklaşıyorum. Yukarıda belirttiğim gibi yapay zekanın öğretmenin rolünü alabilmesi hususunda öğretmeni daha önde görüyorum tabi ki bir 'ama' ile.
Her türlü zorluğa karşı işini tutkuyla yapan idealist ve üretken öğretmenleri bir kenara bırakırsak, öğretmenliği hala otoriter bir perspektifle sürdürmekte ısrarcı olan, üretkenliği düşük, profesyonel değil teknisyen olan, birbirini tekrar eden iş ve eylemlere sıkı sıkıya bağlı yeniliye ve gelişime tamamen kapalı öğretmenlerimiz var.
Bu tip öğretmenlerin alfa kuşağı ile bağ kurması, alfa kuşağının istek ve ihtiyaçlarına cevap verebilme ve fayda sağlayabilme ihtimali sıfır. Bu öğretmenler çoğunlukta değil azınlıkta olursa daha emin bir şekilde yapay zekanın her bir öğretmen için yardımcı şahane bir asistan olacağını söyleyebilirim.
Elbette bana soruyu yönelten yöneticilere de daha net bir şekilde fikrimi beyan edebilirim. Ancak şu an öyle görünüyor ki henüz almamız gereken yolu tamamlamadık.
Umuyorum ki bir beş yıl sonra bu soruya vereceğim cevap amasız fakatsız öğretmenin yerini alamadı alamaz olur.
Kaynakça
Ay, B. (2018). 21.Yüzyılın Kullanıcı Profili: Y – Z ve Alfa Kuşağı [Öz]. III. Uluslararası Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü Öğrenci Kongresinde sunulan bildiri, Ankara Üniversitesi, Ankara.