Çocuğun Sorununu Çöz(me)






Çocuğun Sorununu Çöz(me)



Çocukların okul ortamında akranlarıyla yaşadıkları irili ufaklı birçok sorun oluyor. Öğrenciler bu sorunlara çözüm bulmak adına da gün içinde birçok kez öğretmenden yardım istiyor. Öğretmenler ise çocukların birbiriyle iyi ilişkiler kurabilmesi adına mücadele veriyor. Bu yazılanlar buraya kadar okurlar adına oldukça klasik. Dikkat ederseniz öğretmenin mücadelesinden bahsederken öğrencilerin sorun yaşamaması için mücadele ediyor demedim, öğrencilerin iyi ilişkiler kurabilmesi adına mücadele ediyor dedim çünkü sorun yaşamayan öğrenci yoktur. Sorunlarla yüzleşmemiş, sorun çözme becerisi gelişmemiş, sorunları yetişkinler tarafından çözülmüş yani balık tutmayı değil balık yemeyi öğrenmiş öğrenciler vardır. Çocukların sosyal ve duygusal açıdan gelişim göstereceği ve sosyalleşecekleri ilk ortamın okullar olduğu düşünülürse, ikili ilişki yönetebilme ve sağlıklı ilişki sürdürebilme becerisi fevkalade şekilde ön plana çıkıyor. Bir öğrenci, davranışının doğru veya yanlış olduğunu arkadaşının vereceği tepki sayesinde deneyimleyebiliyor, bu davranışının sorumluluklarını üstlenebiliyor aynı zamanda duygu ve düşüncelerini de buna göre şekillendirebiliyor. Davranışının sorun oluşturduğunu fark ettiğinde sorunu çözmek adına denemeler yapabiliyor. Bu durum sosyal duygusal öğrenme açısından önemli bir kazanım olarak dikkat çekiyor. Elbette farklı senaryolardan da söz etmek mümkün.  Çocuğun yaşadığı en basit sorunda dahi, yetişkinin sorunu çözmek adına devreye girmesi, çocuğun sorumluluklarını üstlenmesi ve en trajik olanı çocuğun, karşılaştığı her güçlükte ebeveynden destek alarak ilerlemeyi bir sorun çözme aracı olarak kodlamaya başlaması oluyor. Söz yetişkinlerden açılmışken, yetişkin taleplerinden de devam etmeli. Her anne baba haklı olarak çocuğunun güvenli bir ortamda eğitim görmesini ister. Öğretmen ve yöneticilerden talepleri de okul ikliminde bu koşulları sağlamalarıdır. Eğitimciler de çocukların bulundukları ortamları bu sorumluluğun bilinciyle yapılandırır. Her ebeveynin hayali çocuğunun, sosyoekonomik düzeyi birbirine yakın, benzer aile yapıları ve ortalama bakış açısına sahip ailelerin çocuklarıyla bir arada eğitim görmesidir. Sizce haklı bir istek mi? Böyle bir senaryoda çocuğun sorun yaşamayacağı garanti edilebilir mi? Daha doğrusu böyle bir ortamda çocuk, sorun çözme becerisini geliştirebilir mi? Farklılık zenginliktir. Aslında farklı dinamiklerin olduğu bir sınıf ortamı da çocuğun sosyal duygusal gelişimi ve sorun çözme becerisini geliştirebileceği önemli bir fırsattır. Elbette bir parantez açmak gerekir. Bu farklı dinamiklerin olduğu ortamlarda çeşitli sorunlar yaşanabilmektedir. Özel gereksinimli çocuklar özel ilgi ve takip gerektirir. Bunun için de okul, aile ve öğretmenin sıkı bir işi birliği içinde olması sonucu, ilerleme kaydederek somut adımlar atılması farklı dinamiklerin yer aldığı sınıfın zenginliğine zarar vermez. Aksini düşünürsek akran zorbalığına maruz kalan öğrenciler ve buna bağlı olarak da huzursuz olan aileler ortaya çıkabilir.

İşin özü, sağlıklı bir sınıf ortamı hayal edecek olursak, çocukların sorunlarını çöz(me) işini çocuklara bırakmak ve gerektiğinde destek olmak onların gelişimi ve gelecekte daha güçlü ve bağımsız bir birey olabilmeleri adına en sağlıklı olanı olacaktır.

Tolga

Yazıcı