Öğretmenim Cevabım...






Öğretmenim Cevabım...



Değerli Eğitimciler, Sevgili Anne Babalar;

Bu yazıda öğrencilerin eğitim öğretim yolculuğunda göz ardı edilen ve bu süreçte hayati öneme sahip bir konu üzerinde duracağım.

Öğrenciler, sonucu merkeze alarak dikte edilen bir eğitim sisteminde baskı altında ezilmekte ve ailelerin beklediği gibi mükemmele ulaşmak adına çaba göstermektedir. Öğrencinin başarılı olmak adına çaba göstermesi elbette takdir edilesi bir davranıştır; ancak tam öğrenme, mantık üzerine inşa edilir. Öğrenci anlatılan bir konu hakkında derinlemesine düşünebiliyor, düşündüklerini gerekçeleriyle birlikte açıklayabiliyorsa gerçek öğrenmeden söz edilebilir.

Bu noktada gözlemlerim ve deneyimlerime dayanarak bir örnek olay paylaşmak istiyorum. Öğretmen konu anlatımı sonrasında öğrenciye yönelttiği soru hakkında cevap beklediğinde öğrenci cevap veriyor. Öğretmen cevabı dinlendikten sonra o kritik soruyu soruyor. Neden böyle düşünüyorsun? Bu aşamada öğrenci yanlış mı cevap verdim? Şeklinde dönüş yapıyor veya verdiği cevabı değiştirip yeni bir cevap sunuyor. Elbette öğrenci doğru cevabı vermiş olduğundan habersiz bu reaksiyonu gösteriyor. Daha sonra öğretmen, öğrenciye doğru cevabı verdiğini söyleyince öğrenci rahatlıyor. Rahatlıyor rahatlamasına ancak bu aşamada ters giden bir takım şeylerin olduğu açık. Eminim ki öğrenci yerine oturduğunda, doğru cevabı verdiysem öğretmen neden düşüncelerimi sorguladı diyor. Öğretmen ise, öğrenci doğru cevabı verdiyse neden fikrini değiştirdi diye düşünüyor. Yani anlayacağınız hem öğrenci hem de öğretmen gözünde net olmayan şeyler var.

Son dönemlerde dillere pelesenk olan 21. Yüzyıl becerilerini duymayanınız yoktur. İşte bu beceriler arasında eleştirel düşünme ve sorgulama da yer alıyor. Yukarıdaki örnek olay ezbere dayalı eğitim sisteminin derin yara izleriyle alakalı. Eğer çağın yeterliliklerine sahip bir birey yetiştirmek isteniyorsa ezberci eğitimden sıyrılıp eğitim öğretim sürecine sorgulamayı, nedeni ve niçini entegre edebilmek gerekiyor.

Yukarıda yer alan örnek olaya dönelim. Öğrenci, çevre baskısı ile mükemmel olma arzusu, tek otorite olan öğretmenin veya ebeveynin söylediğinin amasız fakatsız doğru kabul etmesi sonucunda öğretileni sorgulamıyor. Hal böyle olunca öğretilenler de zihinde yer edinmeden kaybolup gidiyor. Öğrenciye neden bu cevabı verdin sorusu hem öğretmenlerin hem de anne babaların rutini olmalı. Olmalı ki öğrenci öğrendiği konuda derinleşebilmeli.

Elbette bu durum göz ardı edildiğinde, öğrenci düşüncelerinin neden sorgulandığını anlamayacak ve kendinden emin olmayacak şekilde düşüncelerini değiştirecek. O halde çocuk eğitimi ile ilgilenen yetişkinler olarak bu aşamada çocuklara destek olmalı, onların düşüncelerini neden sorguladığımızı onlara açıklamalıyız. Bu durum daha nitelikli bir öğretim süreci için oldukça gerekli ve önemlidir.

Yetişkinlere son söz…

Elbette çocukların en iyi şekilde eğitim alması en büyük gaye. Ancak eğitim öğretim bir süreçtir; sadece sonuca odaklanmak verimsiz bir süreç demektir bu da beraberinde verimsiz bir sonucu getirir. Çocuklara daha çok neden ve niçin sorularını yöneltmek, bu sorularla yanlışlarından düşünceleri vasıtasıyla ders almalarını sağlamak arzu edilen tutumu kazandırmak anlamına gelir. O halde doğru tutumu kazanmaları adına sadece yanlış yaptıklarında değil doğru cevabı verdiklerinde de açıklama yapmalarını teşvik etmeli ve ezberci yaklaşımdan uzak durmalarını sağlayabilmeliyiz.

Tolga

Yazıcı