Yapay Zeka ve Okul İlişkisi






Yapay Zeka ve Okul İlişkisi



Her dönem eğitim paydaşlarınca eğitim öğretim üzerine çeşitli gündem ve söylemlerle olumlu olumsuz birçok görüş, öneri ve düşünce paylaşılıyor. Son dönemlerde sıkça konuşulan bir konu var. Yapay zeka. Yapay zeka ile ders tasarımı nasıl yapılır? Yapay zeka öğretmenlerce aktif bir şekilde nasıl kullanılır?Veya bambaşka bir başlık, yapay zeka öğretmenin yerine geçebilir mi? Bu başlıklar birçok kez konuşuldu, tartışıldı ve farklı fikirler üzerinde duruldu.

Bu yazıda farklı bir başlığı ele alacağım. Yapay zeka tüm okullarda yaygın bir şekilde kullanılmaya başlanırsa bu dönüşüm nasıl gerçekleşir? Okulların ve öğretmenlerin bu dönüşüm karşısında reaksiyonu ne olabilir? Gelin birlikte olası ihtimaller üzerinde kafa yoralım ve bu dönüşüme en doğru şekilde hazır olmak adına farkındalık oluşturmaya çalışalım.

Öncelikle okulların yüzyıllar öncesindeki kuruluş hikayesine baktığımızda topluma fabrika işçisi yetiştirme amacı taşıdığını, halihazırda günümüzdeki okulların bazı rutinlerinin fabrikalardaki rutinlerle benzerlik gösterdiğini (zil/yemek molası) düşünürsek yapay zekanın geleneksel okuldaki öğretmenin elini güçlendirebileceği düşüncesi ile tezatlık içinde olduğunu anlamak zor olmayacaktır. Okullar kuruluş döneminden itibaren kitlesel eğitim vermekte bireysel ilgi ve yetenekleri geri planda tutmaktadır. Bu doğrultuda okulun öğretmenden beklentisi de oldukça açık ve nettir. Bir sınıf dolusu öğrenciyi müfredat doğrultusunda yetiştir ve geliştir. Bu noktada öğretmen sınıf içindeki öğrencilere bireysel olarak dokunmak istese de asıl hedef kazanımların, öğretiminin yetiştirilmesi ve tamamlanmasıdır. Bu durum da daha çok asıl hedefin kitlesel eğitimi sürdürmek ve tamamlamak olduğunu düşündürmektedir.

Yarın itibarıyla tüm okullarda yapay zekanın aktif bir şekilde kullanılmaya başlanacağını düşünelim. Bu hususta bizi bekleyen iki farklı senaryo var. Amacımız okulun yüzyıllar öncesinden süregelen kuruluş hikayesini sürdürmek mi yoksa öğretmenin elini daha da güçlendirmesini sağlamak mı? İlk senaryo üzerinden gidecek olursak bu durumda öğretmene ihtiyacın olacağını düşünmek güç. Çünkü isteneni harfiyen yerine getiren programlanarak bir işçi gibi çalıştırılan robotlar bir sınıf dolusu öğrenciyi geleneksel yöntemlerle de oldukça iyi bir şekilde idare eder. Resmi evrak işleri, birbirini tekrar eden rutinler, yaratıcılık gerektirmeyen bir yığın işi bir robot öğretmen yorulmak bilmeksizin kolaylıkla yapar.

Bu durumda insan gücünden tasarruf etmek isteyen her kimse robotu tercih eder. Elbette robotun, gerçek bir öğretmenin öğrenciyle kuracağı bağı ve ilişkiyi sağlama ihtimalinin düşük olduğunu da unutmamak gerekir; bu tercih noktasında tek bir dezavantaj olarak ön plana çıkıyor. Bu senaryo okulun dönüşmek istememesi halinde ortaya çıkabilecek bir senaryo olarak düşünülürse öğretmenin kendini sürekli olarak geliştirmesi, güncel tutması zaruri bir ihtiyaç olarak gözüküyor. Aksi takdirde bir robota tercih edilebilme ihtimali çok da düşük gözükmüyor.

İkinci senaryoya bakalım. Yapay zekanın öğretmenin elini güçlendirmesini ve aktif bir şekilde kullanılmasını istiyoruz. Elbette iş sadece öğretmende bitmiyor. Bu hususta izlenilmesi gereken bir yol daha var. Okullar, geçmişten gelen kuruluş hikayesini kenara bırakacak yani bir dönüşüm yoluna girecek. Yapay zeka öğrencilerin bireysel ilgi ve yeteneklerini ortaya çıkarmakta, güçlü ve zayıf yönlerin tespitini hızlı ve güvenilir bir şekilde veriye dökebilmekte ve öğretmene data sunabilmektedir. İşin özü, yapay zeka her bir öğrenciye daha fazla odaklanabilen ve başarısını arttırmaya katkı sunabilen, öğretmene yardımcı olabilecek müthiş bir güce sahiptir. Okulun bu doğrultuda öğretmenden beklentisi de gözden geçirilmelidir. Tek tip eğitimi kenara bırakarak, öğretmenin daha özgür alanlar bulabildiği, öğrencilerinin ihtiyaçlarına yönelik içerik geliştirebileceği, daha fazla sorumluluk alabileceği bir formatta ilerleme kaydetme olanağı sunması bireysel başarıyı, günün sonunda da sınıf başarısını doğrudan arttırır. Geleneksel metotla yetiştirilen bir sınıf dolusu öğrenci içinden başarılı olması beklenen 5-10 öğrenci var ise, en doğru şekilde takip edilmiş ve desteklenmiş bir sınıf dolusu öğrenci düşünüldüğünde başarılı öğrencisi sayısı da yüksek olacaktır.

Bireyler bugünden en doğru şekilde yetiştirilir ve desteklenirse yarınlara güçlü kitleler hazırlanır. Bu da ancak eski alışkanlıkları bir kenara bırakıp çağın gerekliliklerini yerine getirmekle mümkündür.

 

Tolga

Yazıcı