
Ters Yüz Edilmiş Sınıflar (Flipped Classroom)
Eğitimin önemli ilkelerinden biri toplumun beklenti ve ihtiyaçlarına uygun insan yetiştirmedir. Elbette zaman ilerledikçe toplumlar değişmekte, değişen toplumların beklenti ve ihtiyaçları farklılaşmaktadır. Eğitim, gelişime ve değişime açık dinamizmi güçlü bir olgudur. Her dönem farklılaşan ihtiyaçlar gibi çağın insanının da eğitilme ihtiyacı farklı yöntem, teknik ve araç gereçler ile karşılanmaktadır. Geçmişi çok eskilere dayanmayan akıllı tahtalar, dijital gereçler bunlara örnek gösterilebilir. Aynı şekilde öğretmenlerin sınıf içerisinde kullandığı yöntem ve tekniklerde farklılaşmıştır. Öğretmen merkezli ders işleme anlayışı yerini öğrenciyi merkeze alan bir eğitim anlayışına bırakmıştır.
21. yüzyıl becerileri denildiğinde beceriler sıralanabiliyor ancak bu beceriler sınıf içerisinde kullanabiliyor mu? Bunun henüz yaygınlaştığını düşünmüyorum. Ters yüz edilmiş sınıflar (flipped classroom) bu becerilerin bir kısmının sınıf içerisinde uygulanmasına olanak tanıyor.
Başlayalım o halde!
Öncelikle ters yüz öğrenmenin ne olduğu ile ilgili kısa bir bilgi vereyim. Bu öğrenme anlayışında öğretmen, anlatacağı konu ile ilgili tüm dijital dökümanları öğrencilere verir. Öğrenciler bu konu kavrama içerikleriyle evde çalışır ve okula gelir. Evlere ödev verilmez, pekiştirme çalışmaları (ödevdeki içerik) öğretmen rehberliğinde tüm sınıfın katılımıyla sınıfta gerçekleştirilir, uygulama ve etkinliklerle öğretim pekiştirilir.
Yani ödevler sınıfa, ders anlatımları eve.
Akran (2018) araştırmasında 2010 sonrası doğan alfa kuşağının ters yüz öğrenme ile ilgili performansları üzerine öğretmen görüşleri ele alınmış, ilgili öğretmen görüşlerinde ters yüz öğrenmenin alfa kuşağı için birçok avantajı olduğu belirtilmiştir. Alfa kuşağı; teknoloji kullanımında teknoloji ile büyüyen, teknoloji ile öğrenen Y ve X kuşaklarından oldukça öndedir. Teknoloji ile doğan alfa, öğrenmelerinin anlattıklarından ziyade bilgiye kendileri erişmeyi tercih etmektedir. Ters yüz öğrenme bu hususta, ilgili öğrencilerin en doğru şekilde öğrenmeleri için doğru bir seçenek olarak düşünülebilir.
Peki ters yüz edilmiş sınıflar nasıl olmalıdır? Öğretmenin üzerine düşen görevler nelerdir?
Öğretmen anlatacağı konu ile ilgili dijital içerik atamasını yapmalı ve ebeveyn ile iletişim içerisinde olarak ilgili çalışmanın tamamlanıp tamamlanmadığını kontrol etmelidir.
Öğrenciler sınıfa geldiğinde öğretmen (ders esnasında olduğu gibi) verilen görevlendirmeyi anlayanlar ve anlamayanlar ile karşılaşabilir. Burada öğretmenin öğrencileri gruplaması gerekir. Ancak bu bir küme çalışması olarak düşünülmemelidir.
Küme çalışması geleneksel eğitim anlayışının ürünüdür. Bu gruplarda konuyu çok iyi bilen öğrenciler geride olan öğrencilere yardım etmesi için gruplara dağıtılır.
Tek bir öğrenci anlatır diğerleri dinler; diğerleri pasif, tek bir kişi aktiftir. Ters yüz öğrenmede iş birliğine dayalı öğrenme vardır, gruplardaki öğrenciler birbirilerinden öğrenme fırsatı yakalar. Dolayısıyla öğretmen, grupları oluştururken tüm grup üyelerinin aktif katılımını düşünerek eyleme geçmelidir. Örneğin dört kişilik bir grup iki çok iyi, iki iyi öğrenci ya da iki iyi, iki ortalama öğrenci veya iki ortalama, iki geride öğrenci olacak şekilde oluşturulabilir. Bu dağılımla, birlikte öğrenme izleri oluşturulabilir. İlgili öğrenme anlayışı iş birliğine dayalı öğrenmeyi desteklediği gibi bir diğer 21. Yüzyıl becerisi olan takım çalışmasına da katkı sağlar.
Ters yüz edilmiş sınıflarda öğretmen ödev kontrolü için ders süresinde kayıp yaşamaz. Öğrenciler derse hazırlıklı geldiği için konu anlatımı ile zaman kaybetmez. Öğretimin değerlendirme aşaması eve taşınmaz, öğrenciler aileleri ile daha fazla zaman geçirir. Öğrencide ve velide stres ve kaygı oluşmaz. Her öğrenci dijital içeriği tekrar tekrar izleme imkanı bulur ve kendi hızında öğrenir. Kendi öğrenmelerinden sorumludur. Ev görevlendirmesi dijitalde olacağı için öğrenciyi motive edicidir.
Öğretimin en temel yapı taşı öğretmendir. Ters yüz edilmiş sınıfları dijital okuryazarlığı güçlü, veli ve öğrenci koordinasyonunu etkin yürütebilen, iletişim becerileri güçlü ve işini tutku ile yapan, öğretimi bireyselleştirebilen öğretmenler başarıyla yürütebilir.
Tüm bu yeterlilikler dersin öğretmeni olmayı değil, öğrencinin öğretmeni olmayı gerektirir.
Kaynakça
Şahin, H., Temizer, A. ve Premovic M. (2018). Eğitim Bilimlerinde Akademik Çalışmalar. Çetine: Ivpe.