
Almanya’da İlkokul Sistemi
Milli Eğitim Bakanlığı dergisinin özel sayısında Almanya’nın İlkokul Sistemini konu alan bir yazı dikkatimi çekti. Almanların çalışkan ve disiplinli bir toplum olduğu ve dünyaca ünlü birçok markanın mucidi olduğunu bilmekteyiz. Böyle bir toplumun, bu döngüyü nasıl aynı çizgide devam ettirdiği ve buna sebep olan eğitim sistemi bende merak uyandırıyor. Branşı sınıf öğretmeni olan bir eğitimci olarak Almanya’nın temel eğitim düzeyindeki işleyişi ve uygulamalarını okudum ve dikkatimi çeken başlıkları sizler için derlerdim.
Öncelikle Almanya’nın okulöncesi, ilkokul ve ortaokul olmak üzere iç içe geçmiş bütünleşik bir eğitim sistemi var. Özellikle ilkokul ve ortaokuldaki bağlantıdaki detaylar hayli dikkat çekici. Efendim, Almanya’da çocuklar ülkemizde olduğu gibi 6 yaşında ilkokula başlıyorlar. Zorunlu eğitim 15 yaşına kadar devam ediyor. İlkokul eğitimi ise 6 ile 10 yaş aralığında. Almanya’da farklı etnik kökende toplumlar yaşamakta ancak bu durum ülkenin kapsayıcı ve bireyselci eğitim politikası ile ülke menfaatlerine hizmet eder duruma getirilmiş. Eğitim sistemlerinde ebeveynlerin yeri ve önemi çok farklı. Eğitimin ailede başladığı düşünüldüğünde; anne ve babalar çocuğun ilk eğitim uzmanı olarak görülüyor. Elbette ebeveyn ile okul arasında sıkı bir iş birliği ve dayanışma hakim. Bu birlikteliği pekiştiren sosyal aktiviteler ile eğitim paydaşları bir araya gelip ilişki ve iş birliğini güçlendiriyorlar. Alman eğitim sistemi, beceri temelli eğitim uygulamaları, sosyal becerileri ve yaşam başarısı yüksek öğrenciler yetiştirme gayesinde. Nitekim öğretim programları da bu doğrultuda kurgulanmış. Öğrenci hedeflenen bu bilgi ve becerileri programdan değil birebir somut örnekler ve yaşantı yoluyla öğrenmeler ile kazanıyor. Sınıf öğretmenleri bilinenin aksine sadece 1. ve 2. Sınıfta derse girerken 3. ve 4. Sınıfta derslerde branşlaşmalar oluyor ve çocuklar farklı öğretmenlerden dersler almaya başlıyor. İlgili durum çocuğun ortaokul sistemine ön hazırlığı olması olarak düşünülmüş. Kademelerin bütünleşik bir ilişki içinde olduğunu söylemiştim. Bakınız, ilkokulun 4 yılı tamamlandığında çocuk ilgi, yetenek ve başarı durumu doğrultusunda üç farklı ortaokul tipinden birine yönlendiriliyor. Bu ortaokulların çıktıları birbirinden farklı. Ülkemizdeki gibi tek tip kazanımlar ve müfredatla donatılmış bir ortaokul formatı hakim değil. Sınıf öğretmenlerine bakış ise farklı, ilk iki sene çocuğun okula uyumu, sosyal uyum becerileri öğretmence takip ediliyor; 3. ve 4. Sınıflarda diğer branş öğretmenleri ile istişaresi ve ortak kanaat sonucu öğrenciye uygun, ortaokul tipi yönlendirmesi yapılıyor. Bireyselci bir eğitim anlayışından bahsetmiştim. Bazı durumlarda 1. ve 2. Sınıflar bir arada kapsayıcı bir öğretim programı ile eğitim görüyor ve aralarından hazır olanları 3. Sınıfa yönlendiriliyor. Bu durum öğrenciye görelik anlayışının göstergesi olmakla birlikte 2. Sınıftan 3. Sınıfa olan geçişlerde de esneklik imkanı tanıyor. Alman ilkokullarında ağırlıklı olarak Almanca, Matematik ve Fen Bilimleri dersleri merkezde. İlkokulun sonunda öğrenciler bitirme sınavına tabi tutuluyor ve öğrencilere sertifika veriliyor. Almanlar eğitime, sisteme fayda sağlayan bağımsız bireyler kazandırma amacıyla yaklaşıyor. Eğitim sistemlerinde dini değerlerinin izlerini de görmek mümkün. Ön plana çıkan başlıkları toparlayacak olursak; bağımsız, kapsayıcı, bütünleşik ve okul-aile iş birliğinin yüksek olduğu bir ilkokul eğitim sistemine sahip olduklarını söyleyebiliriz.
Birkaç değerlendirme ile yazımı sonlandırmak istiyorum, bir Finlandiya furyasıdır aldı başını gitti. Ülkeye geziler düzenlendi, çalıştaylar gerçekleştirildi. Şüphesiz iyi niyetli atılan adımlardı bunlar. Ancak fayda sağlanılabilirlik olarak bize kattığına dönüp bakmak ve değerlendirmek gerekir. Elbette dünyada olup biten gelişmeler ve yeniliklere kayıtsız kalmamak takip etmek gerekiyor. Ancak eğitim sistemleri toplumların değerlerinden, kültürel kodlarından bağımsız düşünülemez. Milli olmalıdır, A ülkesindeki bir eğitim politikası B ülkesinde tutmayabilir, çünkü kültürel kodlar farklıdır. Ülkemizde birçok farklı etnik unsur var, mülteciler de devlet okullarımızda eğitim görüyor. Almanya’nın kapsayıcı eğitim modeli incelenebilir; direk alıp uygulandığında sahada yarı yolda bırakabilir kopyala yapıştır yapmadan kendi milli kodlarımızla bir eğitim anlayışı geliştirmek daha sağlıklı olacaktır diye düşünüyorum.
Kaynakça
Milli Eğitim Dergisi Özel Sayı Sayı 1 (2019), 883-903